Türk toplum yapısının dönüşümünü açıklayan bir teori olarak merkez-çevre diyalektiği

Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.author Uğurlu, Mevlüt
dc.date.accessioned 2021-06-16T06:54:13Z
dc.date.available 2021-06-16T06:54:13Z
dc.date.issued 2020-12-18
dc.identifier.uri http://hdl.handle.net/20.500.11787/2542
dc.description.abstract Merkez ve Çevre kavramları, her toplumda var olduğu varsayılan Merkez ve Merkez tarafından kontrol edilen Çevresel bir alanın varlığına dayanmaktadır. Bunlar mekânsal bir sınırı ifade eden kavramlar olarak değerlendirilmenin ötesinde, değerler ve inançlar dünyasına ilişkindirler. Merkez ve Çevrenin kültürel kopukluğu sadece makro düzeyde geniş toplum kesimleri arasında görülmez. Merkez ve Çevre farklılaşması ve diyalektiği aynı zamanda mikro düzeyde belirli kurumlar, sınırlı ortam ve mekânlar düzeyinde ve içerisinde de gözlenebilmektedir. Merkez ile Çevreyi birbirinden ayıran en önemli nokta, birbirlerinden farklı ve hatta karşıt değer sistemlerine sahip olmalarıdır. Türk siyaseti açısından Merkez, otoriter, merkeziyetçi, otoriter, seküler ve bütüncül değerler sistemini temsil ederken; Çevre, Merkezin bu niteliklerinin tam aksine, âdem-i merkeziyetçi, liberal, din ve inanç özgürlüklerine daha değer veren gelenekçi bir yapıda ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada Merkez-Çevre ilişkileri Şerif Mardin ve Nilüfer Göle’nin yaklaşımlarından hareketle anlaşılmaya çalışılacaktır. Türk siyasi ve toplumsal hayatında Merkez-Çevre ilişkileri, etkileşimi ve sorunu ağırlıklı olarak Şerif Mardin tarafından tartışılmış olup Nilüfer Göle de bu tartışmaya kamusal alan düzeyinde katkıda bulunmuştur. Bu iki isim, Türkiye’de geçmişten günümüze gerçekleşen sosyal hareketliliği anlamaya, anlamlandırmaya ve açıklamaya çalışmışlardır. Her iki düşünürün de temel çıkış noktasına göre, Merkez ve Çevre olmak üzere her iki bölgenin de gerek mekânsal gerek de muhayyel sakinleri arasında bir karşıtlık, mücadele ve zaman zaman politik ve sosyal gelişmelere göre farklılık gösteren bir mübadele bulunmaktadır. Mardin ve Göle’nin merkez çevre ilişkilerini okumaya çalıştığı kesimler olan seküler ile dindar/gelenekçi grupların yavaş yavaş bir bölgesel mübadele içerisine girdikleri söylenebilir. Çevresel unsurlar artık merkeze taşınmaya başlamışlardır. Bu taşınma hem zihinsel ve düşünce olarak Merkezin dünyasını benimsemekle hem de Merkezin sahip olduğu sermaye ve pozisyonları elde ederek gerçekleşmiştir. Artık denilebilir ki Merkezin ekonomik, politik ve toplumsal birçok önemli pozisyonunda Çevresel unsurlar hakim olmuştur. Dinî ve seküler çelişkisi, gündelik yaşam biçimlerinde, kadın-erkek ilişkisi anlayışında, bedenlerin sergileniş biçimlerinde, inanç ve dünyevi işlerin nasıl düzenlendiğinde tanımlanmaktadır. Böylece yaşam biçimlerinin şekillendiği ve toplumsal farklılıkların temellendiği kamusal alan, sekülerist ve İslami kesimler arasındaki en önemli çatışma ekseni olarak karşımıza çıkıyor. Kamusal alanda farklılığını ortaya koymaya başlayan dindar gruplar, Müslüman kimlikleri yeniden kurgulama ve kamusal alanda yeniden bir konumlanma yoluna gitmektedirler. Böylelikle, Türkiye'de modernleşmenin taşıyıcılığını yapan Aydınlanmacı seçkinlerin oluşturduğu ve devlet otoritesi altında gelişen kamusal alanın seküler homojen yapısını ve kurallarını zorlamakta, politik çatışma yaratmaktadır. tr_TR
dc.language.iso tur tr_TR
dc.rights info:eu-repo/semantics/openAccess tr_TR
dc.subject Merkez, çevre, sekülerizm, İslam, kamusal Alan. tr_TR
dc.title Türk toplum yapısının dönüşümünü açıklayan bir teori olarak merkez-çevre diyalektiği tr_TR
dc.type presentation tr_TR
dc.relation.journal II. Uluslararası Kapadokya Sosyal Bilimler Öğrenci Kongresi tr_TR
dc.contributor.department Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü tr_TR
dc.contributor.authorID 277961 tr_TR


Bu öğenin dosyaları

Dosyalar Boyut Biçim Göster

Bu öğe ile ilişkili dosya yok.

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster