Türk İstiklal Harbi ve modern Türkiye'nin doğuşu

Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.author Korkmaz, Ahmet
dc.contributor.author Abanoz, Fatih
dc.contributor.author Öz, Enes
dc.contributor.author Sürmeli, Betül
dc.date.accessioned 2021-09-06T11:40:00Z
dc.date.available 2021-09-06T11:40:00Z
dc.date.issued 2019
dc.identifier.citation Korkmaz, Ahmet, Atatürk İlkeleri, Türk İstiklal Harbi ve Modern Türkiye'nin Doğuşu, Detay Yayıncılık, Ankara, 2019, tr_TR
dc.identifier.uri http://hdl.handle.net/20.500.11787/4549
dc.description.abstract Mustafa Kemal ATATÜRK, 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a çıktığı zaman memleketin halini ölümsüz eseri Nutuk’ta şu şekilde tasvir etmiştir: “19 Mayıs 1919 günü Samsun’a çıktım! Osmanlı Devlet'inin içinde bulunduğu grup Dünya Savaş'ında yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları son derece ağır bir ateşkes antlaşması imzalanmış, Dünya Savaş'ının uzun yılları zarfında millet yorgun ve fakir bir halde… Millet ve memleketi Dünya Savaşı’na sürükleyenler, kendi hayatlarının derdine düşerek ülkeden kaçmışlar... Saltanat ve Hilafet makamını işgal eden Vahdettin, soysuzca, yalnız kendini ve tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta... Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki kabine; Aciz, haysiyetsiz, yüreksiz, yalnız Padişah’ın iradesine tabi ve onunla birlikte kendilerini de koruyacak herhangi bir durumu kabullenmişler. Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta... Birer bahane ile İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul'da... Adana Vilayeti Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap ( Antep ) İngilizler tarafından işgal edilmiş... Antalya ve Konya'da İtalyan askeri birlikleri; Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri…” (Nutuk’tan) Bu dönemde, 1071 Malazgirt Zaferi'nin ardından Türk Milleti’nin “Vatan” tuttuğu coğrafya, emperyalist devletlerin ihtiras sahasına girmiş, “Haçlı Zihniyetinin Şark Taassubu” adım adım uygulamaya geçmiştir. 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti'nin imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması ile vatan toprakları hukuki olarak işgallere açık hale gelmiş, ordular dağıtılmış, silahlar teslim edilmiş, devletin fiili varlığı sona ermiştir. Bir tarafta Padişahın çıkarlarını milletin çıkarlarından üstün tutan teslimiyetçi İstanbul Hükümeti, diğer tarafta Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde, bağımsızlık yanlısı bir avuç vatansever… Bu Cehennemi tablo içerisinde Kafkas Cephesi’nde karların, Şam'da kum fırtınalarının, Çanakkale'de bomba siperlerinin içerisinden “Ulusumun bağımsızlığı yolunda canımı vermek vicdan ve namus borcu olsun” diyen Mustafa Kemal Paşa çıkmış ve Türk Kurtuluş Savaşı'nın lideri olmuştur. Her ne kadar imparatorluklar yıkıldıktan sonra milli ve demokratik devletler kurulmuş olsa da, savaşın getirdiği ağır iktisadi koşullar, ödenmesi mümkün olmayan savaş tazminatları ve masa başında çizilen, ulusal gururları inciten haritalar, Avrupa'da ve Ön Asya'da, yeni gerginlikleri beraberinde getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, I. Dünya Savaşı sonrası kendisine zorla barış anlaşması imzalattırılamayan tek ülkedir. Atatürk'ün liderliğinde verdiği bağımsızlık savaşları ile Dünya’daki mazlum milletlere örnek olmuş Türk Milleti’nin yeni devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, milli ve üniter bir yapıya sahiptir. Osmanlı Devleti'nin yıkıldığı, memleketin siyasi ve ekonomik açılardan işgal altında olduğu bir dönemde, Türk Milleti küllerinden doğmuş, Kurtuluş Mücadelesinden bağımsızlıkla çıkmıştır. Atatürkçü Düşünce Sisteminin kaynağını oluşturan bu bağımsızlık mücadelesi, işgal yıllarından günümüze kadar uzanan fikri bir miras, bugün de yaşayan bir ülkü ve yarın oluşabilecek meselelerin çözümünde kullanılabilecek bir inanç sistemi, aksiyon programı ve metodudur. Kurtuluş Savaşı ile askeri açıdan büyük bir zafer elde etmiş olan Yeni Türk Devleti'nin siyasal anlamda en büyük ve esas zaferi, Cumhuriyet’in ilanıdır. Cumhuriyet Rejimi, Türk Devleti’nin yönetimini Türk Milleti’ne teslim ederken, şahıs egemenliğini sonlandırıp, ulus egemenliğini getiren en sağlam teminat niteliğindedir. Gelecek nesillere tarih eğitimini çağdaş anlamda öğretebilmek için, Milli Tarih konularını ciddi bir şekilde analiz etmeli, İmparatorluktan Cumhuriyete geçiş sürecinde, toplumsal fedakârlıkları çok iyi incelemeliyiz. Özellikle 93 Harbi, Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı ve ardından gerçekleşen Kurtuluş Savaşı konusunu milletimize aktarmalıyız. Modern Türkiye’nin temellerini oluşturan Atatürk İlke ve İnkılaplarının Milli Mücadele’nin bir aşaması olduğunu anlatmalı, “Tarih Şuuru” inşa etmeliyiz. Türkiye, Dünya’nın en çok saldırıya uğrayan, en çok can kaybı verilen, en yoğun göçlerinin yaşandığı, en çok çocuğun öldüğü ve sınırların en çok değiştiği Ön Asya’nın merkezinde bulunmaktadır. Bu bölgede bulunan yeraltı zenginliklerinden dolayı, Dünyanın ekonomik, politik ve kültürel nabzı burada atmaktadır. Bu coğrafyada bulunan devletler, kendisine ait olan ama kullanamadıkları zenginliklerinin bedelini çok ağır ödemektedirler. Türkiye, demokrasisi, genç nüfusu, köklü devlet geleneği ve jeopolitik konumu itibariyle bölgesindeki ülkelere liderlik edebilecek tek ülkedir. Bu yüzden günümüzde, küresel emperyalist güçlerin, I. Dünya Savaşı'nın sonunda olduğu gibi, bölgemizde güçlü ve etkili bir Türkiye istemedikleri, bunun için de başta terör olmak üzere, her türlü unsuru kullanacakları anlatılmalıdır. Böylelikle emperyalistlerin, Türk Milleti’ni kimliğinden, tarihinden, kültüründen uzaklaştırmaya çalışacakları unutulmamalıdır. Atatürk'ün egemenlik hakkını ulusa verdiği tarihin üzerinden yaklaşık 100 yıl geçmesine rağmen Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik tehdit ve tehlikeler geçmiş değildir. Bugün Ortadoğu'da güçlü bir Türkiye istemeyen emperyalist güçler, tıpkı 100 yıl öncesinde olduğu gibi, Türk Milleti’ni kimliğinden, tarihinden, kültüründen uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Bu nedenle, Türk Gençliği ‘ne her şeyden önce milli tarih bilinci verilmelidir. Böylelikle Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ifadesiyle: “Türk evladı ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendisinde kuvvet bulacaktır.” Tarihimizin ve mesleğimizin bize verdiği sorumluluk bilinci ile hazırladığımız “Türk İstiklal Harbi ve Modern Türkiye’nin Doğuşu” adlı bu çalışmada, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yakın dönem siyasi tarihi ve bir aksiyon metodu olarak Atatürk İlke ve İnkılapları anlatılmakla yetinilmemiş, araştırmacılar için birçok yeni bilgi ve belge ayrıntılı bir şekilde sunulmuştur. Bu yönüyle kitabın araştırmacılar için önemli bir referans kaynak olacağı düşünülmektedir. Bizler bu çalışmayı: “Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır” vecizesinin muhafızları olan Türk Gençliği ’ne takdim ediyoruz. tr_TR
dc.language.iso tur tr_TR
dc.publisher Detay Yayıncılık tr_TR
dc.rights info:eu-repo/semantics/openAccess tr_TR
dc.subject Türkiye tr_TR
dc.subject Cumhuriyet tr_TR
dc.subject Tarih tr_TR
dc.subject Atatürk ilkeleri tr_TR
dc.subject Milli mücadele tr_TR
dc.subject Kurtuluş savaşı tr_TR
dc.subject İnkılaplar tr_TR
dc.title Türk İstiklal Harbi ve modern Türkiye'nin doğuşu tr_TR
dc.type bookPart tr_TR
dc.relation.journal Türk İstiklal Harbi ve modern Türkiye'nin Doğuşu tr_TR
dc.contributor.department Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi/Gülşehir sosyal bilimler meslek yüksekokulu tr_TR
dc.contributor.authorID 35137 tr_TR


Bu öğenin dosyaları

Dosyalar Boyut Biçim Göster

Bu öğe ile ilişkili dosya yok.

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster