Abstract:
Türk Milleti’nin tarihi Çanakkale’de, Irak’ta, Hicaz’da, Yemen’de, Suriye’de, Filistin’de, Romanya’da, Galiçya’da, Makedonya’da, Kafkasya’da Allahuekber Dağları’nda kendisini vatanına feda etmiş Kahraman Evlatları’nın hazin hikâye- sini ciltlerinde saklar.
Goben ve Breslau adlı iki Alman gemisinin Limni Adasında, Mondros Li- manı’nda demirli İtilaf Devletleri’ne ait donanmayı batırıp Osmanlı’ya sığınma- sının ardından, İngiliz Savaş Bakanı Churchill, bu gemilerin iadesi için Osman- lı’ya 72 saat süre vermiştir. Osmanlı Devleti ise gemileri iade etmediği gibi, sa- tın aldığını açıklamış, önlerine birer Türk Bayrağı çekmiş, Alman mürettebata Osmanlı kıyafetleri giydirilmiş, üzerindeki bayraktan başka her şeyi Alman olan bu gemiler, Rusya’ya ait Sivastopol ve Odesa Limanları’nı bombalamış, böylelik- le Osmanlı kendisini I. Dünya Savaşı’nın içerisinde bulmuştur.
30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanıncaya ka- dar, insan öğüten cephelerde her evden şehitler, her evden bir daha haber alı- namayan kayıplar olmuştur. Yaşları 12’ye kadar düşen günahsızlar, saçlarını kazıyıp kendilerine erkek süsü vererek cephelere koşan kadınlar, anaları tara- fından saçlarına kına yakılarak cephelere uğurlanan yiğitler, rumi takvime göre 1315 doğumlu, 15 yaşına yeni basmış, daha bıyıkları bile terlememiş çocuklar, adını bile duymadıkları cephelerde, son soluklarını kelime-i şehadete harcamış- lardır. Cehennemi bomba yağmuru altında, şairin deyimiyle gökten sağanak sağanak uzuvlar yağıyorken, bu yalın toprak parçası vatan kalsın diye şekersiz üzüm hoşafına milyonlarca kez şükreden Vatan Evlatları’nın emaneti’, Türkiye Cumhuriyeti’nin ana rahmidir Bu Vatan. Bu yönüyle emperyalistler tarafından masa başında cetvelle çizilen haritalardan farklı olarak, ressamları bile kıskan- dıran, toprağa düşen en son şehidin kanının düştüğü noktanın sınır kabul edil- diği, eğri büğrü hudutların adıdır Bu Vatan.
Tarihimizin bize verdiği bu sorumluluk bilinciyle hazırladığımız bu kitap, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tarihini anlatmakla yetinmemiş, araş- tırmacılar için bir çok yeni bilgi ve belge kapsamlı bir şekilde bir arada sunul- muştur. Bu yönüyle bu kitabın araştırmacılar için önemli bir referans olacağı düşünülmektedir.26 Ağustos 1071 Malazgirt zaferinden itibaren, Türk Milleti tarafından “Yurt” olarak isimlendirilen Anadolu gibi dünyanın kalbi sayılabilecek bir coğ- rafyada beka mücadelesi devam etmektedir. Önce Selçuklu Devleti daha sonra da Osmanlı Devleti ile Türk-İslam sentezinin tam olarak harmanlandığı bu top- raklarda Osmanlı Devleti’nin zayıflaması ile Türk Milleti’ne karşı içte ve dışta taarruzlar başlamıştır. Bu saldırıların nihai amacı Anadolu’dan Türkleri tama- men çıkarmak üzerine yoğunlaşmıştır.
Osmanlı Devleti artık yıkılmaktaydı ve bu sırada dönemin padişahı Sultan Vahdettin ile bir Osmanlı paşası olan Mustafa Kemal Paşa arasında, Yıldız Sara- yında önemli bir görüşme gerçekleşmiş, bu görüşmede Vahdettin, Mustafa Ke- mal’e “Paşa devleti kurtarabilirsin” cümlesini sarf etmiştir.
19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’dan “Milli Mücadele” fitilini ateşleyen Mustafa Kemal Paşa, bu düşünceyi bir adım ileri götürerek yeni ve dinamik bir Cumhuriyet kurmuştur.
Mustafa Kemal Paşa Çanakkale Cephesinin efsane komutanı olarak Anado- lu’ya ayak bastığında, kurtuluş fikrine haiz olan geniş kitleleri arkasına almış ve Kurtuluş Savaşı’nın önce hazırlıklar aşamasını, sonrada savaşlar dönemini üs- tün başarı ile tamamlamıştır. Bu başarıdan da 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti doğmuştur. Kurtuluş savaşı ile Türk Milletinin Anadolu coğrafya- sından atılamayacağı artık ortaya konulmuştur. Kurtuluş Savaşı’nın ardından Cumhuriyetin kazanılması sayısız şehit verilmesi ile mümkün olabilmiştir. Şai- rinde dediği gibi; “Yaşamak için ölmek davasıdır hürriyet, Yüz binlerce şehidin adıdır Cumhuriyet.”