Abstract:
Günümüzde her disiplin hem kendi içinde tutarlı bir bütün oluşturmakta hem de farklı alanlar ile etkileşim içerisine
girmektedir. Bu etkileşim çerçevesinde farklı disiplinler arasında bilgi ve yöntem alışverişinin gerçekleştiği görülmektedir. Her sanat dalının kullandığı malzeme birbirinden farklıdır. Bu sanat dalları arasında yer alan ve malzemesi dil olan edebiyatın kökeni ise çok eskilere dayanır. Çağ ya da yazar farkı gözetmeksizin ortaya konulan
eserlere bakıldığında esas olan unsurun insan olduğunu söylemek mümkündür. İnsanı temel alan edebiyata yeni
bir bakış açısı kazandıran disiplinlerin başında psikoloji bilimi gelir. Her iki disiplinin de kullandığı yöntemler
insanı anlamaya ve anlatmaya yöneliktir. Edebiyat incelemelerinde kullanılan psikoloji bilimi, eser ve yazara yö-
nelik çözümlemeleri içermesi bakımından önemlidir. Bu çözümlemelerin biri de Carl Gustav Jung’un temellendirdiği arketipsel eleştiri yöntemidir. Jung, kökeni geçmişten günümüze dek uzanan ve her insanın kolektif bilinç
dışında yatan bir mirastan söz eder. İlk örnek, ilk model olarak görülebilecek bu mirasa arketip adını verir. Her
bireyin farkında olsun ya da olmasın bu mirası taşıdığını belirtir. Jung, bu miras içerisinde gölge, persona, anima,
animus, büyükanne, yaşlı bilge, hilebaz arketiplerine önem verir.