Abstract:
İslamiyet tevhid akidesi üzerine inşa edilmiş yegâne ilâhî dindir.
Kelime-i Tevhid iki cümleden oluşmaktadır. Bunlardan ilki Allah’tan
başka ilâh olmadığını ifade eder. İkinci cümle ise iman edilecek
peygamberin adını içerir. Müslümanlar Allah’ın gönderdiği bütün
peygamberlere inanmak zorundadırlar. Önceki peygamberler
döneminde kullanılan Kelime-i Tevhidler geçerli olsalar da son
peygamber Hz. Muhammed’in tebliğinden itibaren yeterliklerini
kaybetmişlerdir. Bazı kelime ve cümleler gibi Kelime-i Tevhid de
kısaltılabilir. Kelime-i Tevhid’in kısaltılarak kullanılışı özellikle dinler
arası diyalog çalışmaları yapmak isteyen bazı yapılanmalar tarafından
kasıtlı olarak kendi amaçlarına hizmet eder şekilde yanlış
yorumlanmıştır. Said Okur, Hıristiyanlarla ittifak edilmesi
gerektiğinden bahseden biridir. Ona göre Deccal kuzey cereyanı
dediği komünizmdir. Bu sebeple o, Hıristiyanlığın aslına dönmekte
olduğunu ve onlarla ittifak yapmak gerektiğini iddia etmiştir. Said
Okur’un görüşlerinden istifade edilerek bir kısım görüşleri de
çarpıtılarak oluşturulan örgütlerden birisi “Fetö Paralel Devlet
Yapılanması”dır. Başlangıçta Vatikan’ın diyalog talepleri Diyanet İşleri
Başkanlığı ve bazı ilahiyat fakülteleri tarafından yerine getirilmeye
çalışılmıştır. Ancak Fetö örgütü resmî kurumların
eşgüdümsüzlüğünden istifade ederek, sahip olduğu bazı sosyal ve
maddî imkanlarını da öne çıkararak diyalog faaliyetlerine müdahil
olmuştur. Fetö terör örgütü lideri ve sempatizanları Vatikan Kilisesine
ait bulunan dinler arası diyalog çalışmalarını ortamı uygun bulup
hemen sahiplenmişlerdir. Onlar dinler arası diyalog faaliyetlerine
uygun görmedikleri bazı İslamî esasları değiştirmeye veya diyalog
faaliyetine uygun hale getirmeye çalışmışlardır. Bunlardan en önemlisi
de Kelime-i Tevhid’in ikinci yarısının gerekli olmadığı, Hz.
Muhammed’e inanılmasa da hidâyette olunduğu şeklinde kasıtlı,
yanlış görüşleri ortaya atmış olmalarıdır.