Abstract:
Tebligat, kişilerin idari ve yargısal haklarını kullanabilmelerine imkân tanıdığı, idari
makamların tesis edecekleri işlemlerin hukuksal anlamda muhatabı nezdinde sonuç doğurabilmesini
sağladığı için hemen her hukuk dalı için önemi haizdir. Vergiye ilişkin işlemlerde de tebligatın,
usulüne uygun yapılması vergilendirme sürecini ve sonrasında cebren tahsil sürecini doğrudan
etkilemektedir. Uygulama ve yargı kararlarına bakıldığında özellikle tüzel kişilere yapılacak
tebligat işleminde kanuni temsilcilere tebligatın yapılmasında bazı önemli sorunların yaşandığı
görülmektedir. Vergi Usul Kanunu’na göre tüzel kişilere tebligat, öncelikle tüzel kişinin iş yeri
adresinde kanuni temsilciye; kanuni temsilcinin bulunamadığı hallerde memur ya da
müstahdemlerinden birine; bunlar da bulunamazsa ya da tüzel kişiliğin adresinin değişmiş
olmasından, faaliyetini terk etmiş bulunmasından kaynaklı sebeplerde iş yeri adresinde tebligat
yapılmasına imkân bulunamazsa tebligat, doğrudan kanuni temsilcinin yerleşim yeri adresinde
yapılacaktır. İşte yerleşim yeri adresinde kanuni temsilciye yapılacak tebligatın doğrudan kendisine
mi, yoksa kanuni temsilcinin bulunamadığı hallerde VUK md.94 uyarınca yerleşim yeri adresinde
bulunanlardan birine mi yapılacağı hususu tartışmalıdır. Zira bazı yargı organları bu durumda,
bizatihi kanuni temsilcinin kendisine tebligat yapılmasını ararken, bazıları kanuni temsilcinin
bulunamadığı hallerde yerleşim yeri adresinde bulunanlardan birine tebligatın yapılabileceğini
kabul etmektedir. Çalışmada bu durum yargı kararları ışığında değerlendirilecek ve bu farklılığın
Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı ile giderilip giderilmesine gerek olup olmadığı
tartışılacaktır.