Bu çalışma yaptıkları ve yazdıklarıyla Cumuhuriyet’in kurucu seçkinleri arasında bulunan Falih Rıfkı Atay’ın hatıra türündeki eserlerinden Zeytindağı’nın özne, iktidar ve kimlik kavramları çerçevesinde incelenmesi hakkındadır. Otobiyografik anlatıların da kurmaca metinler gibi belirli söylem pratikleri içinde üretildiği düşüncesinden yola çıkarak yazarın kendi kimliğini nasıl kurduğunun aydınlatılması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda metin, tarihî, ideolojik ve edebî söylemler etrafında incelenmiştir. İlk olarak otobiyografik anlatıların iktidar kavramı ile arasındaki bağ tartışılmış ve bu tür metinlerin kişilerin kendilerini iktidarın bir öznesi biçiminde kurmalarının bir aracı olduğu gösterilmiştir. Daha sonra Falih Rıfkı’nın hatıraları aracılığıyla kendi kimliğini, geçmiş iktidar yapıları ile mesafesini ve egemen ideoloji karşısındaki tavrını nasıl kurduğu tartışılmıştır. Sonuç olarak Zeytindağı’nda hatıraların düzenlenişi yoluyla eserin, Cumhuriyet’in kurucu ideolojisinin amaçlarına hizmet edecek biçimde kodlandığı, temalara ayrıldığı ve kurgulandığı gün yüzüne çıkarılmıştır. Böylece hatıraların geçmişe dönük bir edebî tür olsa da yazıldığı güncelliğin nasıl bir parçası olduğu gösterilmiştir. Ayrıca Atay’ın eserinden yola çıkarak hatıraların, hem birer kimlik anlatısı biçiminde okunabileceği, hem de yazarın iktidar söylemlerinin sürekliliğine nasıl hizmet ettiği aydınlatılmıştır.
Falih Rıfkı Atay was a well respected Turkish writer and journalist, and one of founding elites of Modern Turkey.
In this paper, we shall examine his memoir Zeytindağı within the framework three concepts: subject, power and
identity. Here, we aim to illuminate how he constructed his own identity. We will look at the text in its respective
historical, ideological, and literary discourses. We also will discuss the connection between autobiographical
narratives and power, and show that such texts are a means for the writer to establish themselves as a subject of
power. Later, we will look at Falih Rıfkı’s distance from the power structures of the past, and his attitude towards
the dominant ideology at the time. Our preliminary findings reveal that he coded his work, divided it into themes,
and arranged it in such a way that it would serve the purposes of the founding ideology of Modern Turkey. They
also demonstrate how memoirs can very much be part of the actuality in which they are written, even though they
are retrospective in nature as a literary genre. Likewise, we’ve also come to the conclusion that memories can be
read both as identity narratives, and how though them, the author can serve the continuity of the discourses of
power.