Dışlayıcı ve otoriter kamu politikaları, istenen sonuçları her zaman vermez. Bu toplumsal gerçeklik kentsel dönüşüm örneğinde kentleşme ve çevre politikaları için de geçerlidir. Otoriter toplum mühendis-liği projeleri olarak kentsel dönüşüm uygulamalarının çoğu zaman öngörülmedik sosyal ve çevresel yıkımlara yol açtığı görülür. Bu yüzden kentsel dönüşüm uygulamalarının toplumun farklı kesimleri ve kurumları arasındaki iktidar ilişkileri açısından değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirme iktidar ilişkileri analizine odaklı bir yaklaşım olan kentsel politik ekoloji çerçevesinden yapılabilir. Bu makale Nevşehir’de uygulanan ve eski kentin on dört mahallesinin (yaklaşık yarısını) yıkımıyla sonuçlanan bir kentsel dönüşüm projesi örneği üzerinden Türkiye’de mekânsal politikaların yeni dinamiklerini farklı bir perspektiften, kentsel politik ekoloji perspektifinden açıklamayı amaçlamaktadır. Bir örnek olarak Nevşehir üzerinden devletin basitleştirilmiş kentsel tasarım projelerinin karmaşık kentsel gerçeklikle nasıl çeliştiği, onu nasıl yadsıdığı, bir kent merkezinin tarihini, çevresini ve toplumsal deneyimlerini nasıl yok ettiği açıklanmaya çalışılacaktır. Bu araştırmadaki ampirik bulgular, Nevşehir’deki kentsel yıkım projesinin James Scott’un genel okunaklılık ve basitleştirme yaklaşımına uyduğunu önermektedir. Scott, devletlerin toplumsal mühendislik projelerinin nasıl toplumsal ve ekolojik felaketlerle sonuçlandığını inceler. Örne-ğimizde merkezi hükümet yerel katılımı dışlayarak bir kent merkezini toprak değerini maksimize etmek ve genel kent imajını iyileştirmek adına yüksek modernist ideolojiye dayanarak yıkmaya karar verdi. Fakat bu otoriter yüksek modernist kentsel dönüşüm girişimi örneği sadece yerel toplulukları, ekolojiyi ve bilgiyi yadsımadı, ayrıca uygulanması kentin ve onun bir parçası olan ilişkilerin, yerel kültürün, kültürel mirasın ve tarihsel kimliğin de silinmesiyle sonuçlandı.
Exclusionary and authoritarian public policies do not always produce intended results. In the case of
urban transformation, this social reality is also relevant for urbanization and environmental policies.
Urban transformation practices as authoritarian social engineering projects, usually lead to unanticipated social and ecological consequences. Therefore, these urban transformation practices need to be evaluated in terms of power relations among different segments and institutions of the society. This assessment
can be done within the framework of urban political ecology, which is an approach focused on the analysis
of power relations. Looking at the underlying dynamics of Turkish spatial policies from a different perspective, urban political ecology, this paper examines the project of urban transformation undertaken by
the City of Nevsehir that resulted the destruction of the fourteen neighbourhoods (half) of the old city
center. Using Nevşehir as a case, we try to explore how the state’s simplified version of urban design
contradicts, ignores and destroys history, the ecosystem variety of social experience in the urban center.
The empirical findings in this study shows that urban demolition project in Nevşehir fits into Scott’s
general description of legibility and simplification. Scott examines how the social engineering projects of
the states resulted in social and ecological disasters. By excluding local participation, the central government determined to tear down a historic urban center based on high modernist ideology to maximize the
land value and improve the general image of the city. But this example of authoritarian high modernist
urban transformation initative failed not only did it ignore the local societies, ecologies and local
knowledge, but its implementation also resulted in the destruction of the very city and the clearance of the
relationships, local culture, cultural heritage and the historical identity that were a part of it.