Özet:
İnsanın bilinçli ve akıllı bir varlık olmasını sağlayan dil sistemidir. Dil sayesinde insan, sadece iletişim kuran bir varlık olmaktan çıkarak “düşünen” ve “bilen” bir varlığa dönüşür. Varlığını, “bilme”ye, yani öğrenmeye ve bilgi üretmeye devam ederek sürdüren insan, bulunduğu tüm çevrelerde “bilgi”yle örülü bir sosyokültürel varlık alanı yaratmıştır. Bu nedenle, geçmişten günümüze tüm toplumlarda “bilme” ve “bilgi” kavramları her zaman yüceltilmiştir. Türk tarihinde de bu kavramların önemine dikkat çeken birçok bilge bulunmaktadır. Bu bilgelerden biri de Yunus Emre’dir.
Tasavvuf felsefesinin Anadolu’daki temsilcisi olan Yunus Emre, “aşk”a ulaşabilmek için tüm “bilme” adımlarını kullanmış ve insanın sadece aklıyla değil aynı zamanda gönlüyle önce kendini, sonra çevresini ve en sonunda da Tanrı’yı “bilme”sinin önemini şiirlerinde dile getirmiştir. Düşüncelerini insanlara şiir yoluyla aktarırken “bilişsel işlem söz varlığı”nı ve bunlarla ilişkili sözleri sıkça ve çok etkili bir biçimde kullanmış ve bir “bilgi örgüsü” orta çıkarmıştır.
Yunus Emre, “Anadolu Merkezli Oğuz Türkçesi”nin yazı dili olmasına çok büyük bir katkıda bulunmuş ve aynı zamanda Türkçenin bilişsel söz varlığı ile işlenmiş diliyle Türkiye Türkçesinin felsefe dili olarak da kurulmasını ve gelişmesini sağlamıştır.
Bu çalışmada, Yunus Emre’nin “bilme” ve “bilgi” karşısındaki duruşu, Divan’ındaki bilişsel söz varlığı içerisinden bil- fiili ve ondan türetilmiş isim ve fiiller incelenerek belirlenmeye çalışılmıştır. Elde edilen bu veriler, Türklerin düşünüş biçimi ile tasavvuf felsefesinin Türkçeyle dile getirilişinde “bilişsel işlem söz varlığı”nın etkisini göstermektedir.