Abstract:
Soğuk savaşın sona ermesi, ulus üstü yapılanmaların yaygınlaşması ve küreselleşme gibi dünyanın çehresini değiştiren birçok gelişmenin ışığında, 19. yüzyıldan bugüne kadar coğrafyaları biçimlendiren ulus- devlet sisteminin güç kaybedeceği ve bu sistemin kurucu ideolojisi olarak kabul edilen milliyetçiliğin toplumlar nezdinde önemini yitireceği iddiası, giderek yükselen milliyetçilik dalgalarıyla kanıtlanabilirliğini kaybetmiştir. Dolayısıyla milliyetçilik çalışmaları için yeni bir dönem başlamış, 1980’li yılların sonundan itibaren klasik milliyetçilik teorilerinin aksine, milliyetçiliğin gücünü, gündelik hayatın içerisinde, yani sokakta arayan bir yeni kavrayış biçimi şekillenmiştir.
Gündelik milliyetçilik yaklaşımı; milliyetçiliği, devlet, kurumlar, siyasal partiler ve kanaat önderleri olarak tasvir edilebilecek elitler tarafından dolaşıma sokulan bir “ideoloji” ve “söylem” olmanın ötesinde, gündelik yaşam içerisinde kendisini var eden bir düşünce ve pratikler bütünü olarak ele almaktadır. Dolayısıyla bu genel çerçeve içerisinde bireye atfedilen rol, pasif bir alımlayıcı olmaktan ziyade, değiştirebilme, dönüştürebilme, yorumlayabilme, kabul veya reddedebilme potansiyelini taşıyan aktif bir özne rolüdür. Bu çalışmada, milliyetçiliğin izlerini, milliyetçiliğin asıl hedefini ve öznesini oluşturan sıradan insanların gündelik uygulamalarını, duygularını ve algılarını da içeren gündelik yaşamda arayan bir literatürün temel metinleri üzerinden, milliyetçiliğin öznel inşasına dair geliştirilen yeni bir bakış açısının incelenmesi hedeflenmektedir.