Özet:
Gelecek nesillere tarih eğitimini çağdaş anlamda öğretebilmek için, sosyal tarih konularını ciddi bir şekilde analiz etmeli, İmparatorluktan Cumhuriyete geçiş sürecinde, toplumsal fedakârlıklarıçok iyi incelemeliyiz. Özellikle I. Dünya Savaşı ardından gerçekleşen Kurtuluş Savaşı, Kore Savaşı, Kıbrıs Barış Harekâtı, günümüzde ise İç Güvenlik ve Terör Örgütleri ile Mücadelede Verilen Şehitler konusunu bir sosyal tarih konusu olarak milletimize aktarmalı,“Tarih Şuuru” inşa etmeliyiz. Bu bilincin inşasının ardından, ulusal hafızamız güçlü bir şekilde canlanacak, il il, ilçe ilçe, şehitlerimiz tespit edilecek, toplumsal, siyasi, iktisadi, kültürel, milli ve manevi birliktelik inşa edilecektir. Türkiye, Dünya’nın en çok saldırıya uğrayan, en çok can kaybı verilen, en yoğun göçlerinin yaşandığı, en çok çocuğun öldüğü ve sınırların en çok değiştiği bir bölgenin merkezinde bulunmaktadır. Bu bölgede bulunan yeraltı zenginliklerinden dolayı, Dünyanın ekonomik, politik ve kültürel nabzı burada atmaktadır. Bu coğrafyada bulunan devletler, kendisine ait olan ama kullanamadıkları zenginliklerinin bedelini çok ağır ödemektedirler. Türkiye, demokrasisi, genç nüfusu, köklü devlet geleneği ve jeopolitik konumu itibariyle bölgesindeki ülkelere liderlik edebilecek tek ülkedir. Bu yüzden günümüzde, küresel emperyalist güçlerin, I. Dünya Savaşı'nın sonunda olduğu gibi, bölgemizde güçlü ve etkili bir Türkiye istemedikleri, bunun için de başta terör olmak üzere, her türlü unsuru kullanacakları anlatılmalıdır. Böylelikle emparyalistlerin, Türk Milleti’ni kimliğinden, tarihinden, kültüründen uzaklaştırmaya çalışacakları unutulmamalıdır. Bu tehlikelere karşı Türk Gençliği, her şeyden önce milli tarih bilincine sahip olmalıdır. Bu amaç doğrultusunda, Adıyaman İli ve İlçeleri’nin Balkan Savaşları, I Dünya Savaşı, Milli Mücadele Dönemi, Kore Savaşı, Kıbrıs Barış Harekâtı ve yakın tarihimizde Terörle Mücadele Şehitleri tespit edilmiştir. Böylelikle Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ifadesiyle: “Türk evladı ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendisinde kuvvet bulacaktır.”
Tarihimiz, Çanakkale Boğazı’nın soğuk sularında, Yemen’in kavurucu çöllerinde,
Sarıkamış’ın Allahuekber Dağları’nda, kendisini vatanı için feda etmiş Müslüman
Türk Çocukları’nın hüzünlü hikâyelerini ciltlerinde saklar. Biz de bu bilinçle hem
Türk Milleti’nin bir ferdi olarak, hem de bir tarihçi sorumluluğu içerisinde, tarihin
tozlu sayfaları arasında unutulmuş, aziz şehitlerimizin destansı hatıralarını ortaya
çıkarabilmek için, böyle bir çalışmaya giriştik.
Bu çalışmayı yaparken hamaset yapmadık. Bilimsel kaynaklardan uzaklaşmadan,
Adıyaman Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Şehitlerimiz Listesi,
Adıyaman Valiliği, Türkiye Harp Malülü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği
Şehitlerimiz Listesi, Milli Savunma Bakanlığı Şehitlerimiz Arşivi, Genelkurmay
Başkanlığı Kore Savaşı Şehitleri Biyografileri, Genelkurmay Başkanlığı Kıbrıs Barış
Harekâtı Şehitleri Biyografileri, dönemin ulusal ve yerel gazete arşivleri ile diğer
arşiv belgelerinden faydalandık.
Şehitlerimizi anlatırken, özellikle ASALA, PKK ve FETÖ Terör Örgütleri’nin, hangi
devletlerin taşeronluğunu yaptıklarını açıkça ifade ettik. Bu örgütlerin sapkın ve
çarpık yapılanmalarını anlattık. Vatan savunmasında şehit olan askerlerimizi,
polislerimizi, güvenlik kuvvetlerimizi ve sivil vatandaşlarımızı, şehadet hikâyeleri ile
birlikte anlatmaya çalıştık. Bu anlamda vatan savunması sırasında verdiğimiz şehitler
üzerine yaptığımız çalışma, özellikle genç nesilleri tarihimizin şanlı sayfalarına
götürecek ve “Toprağı Vatan Yapan Kınalı Kuzuları”tanıtarak, gelecek nesillere
örnek teşkil edecektir.
ÖNSÖZ’ümüzün sonsözünde ise“Vatan için ölmekse kaderim, ben böyle kaderin
ellerinden öperim”. (Mehmet Akif ERSOY) dizelerine ilham kaynağı olan Aziz
Şehitlerimiz’i minnetle yâd ederim.