Özet:
Uluslararası ilişkilerde en önemli aktör olan devletlerin diğer topluluklarla
ilişki kurmadan tek başlarına yaşamaları hemen hemen imkansız gibidir. Dünyanın
global hale geldiği günümüzde bu durum daha da kendini belirginleştirmektedir.
İnsanın emrine amade kılınan yeryüzünün güzelliklerinden tüm insanların
yararlanması için, karşılıklı tanışmak, görüşmek, asgari müştereklerde birleşmek ve
bazı ilkeler etrafında bir araya gelmenin lüzumundan bahsetmek, sanırım, fazlalıktır.
Bu hususta en can alıcı âyetlerden biri Hucurat sûresinin 13. âyetidir. Bu âyette
“tearüf” kelimesinin altı çizilmektedir. Bu kelime aynı zamanda “karşılıklı olarak
yükselmek” manasına da gelmektedir. İnsanların soylara ve milletlere bölünmesinin
sebebi, tanışmaları, ilim, kültür ve sanat alış-verişinde bulunmaları içindir.
Kur’ân, insanın içinde yaşadığı dünyaya adapte olmasına, tarihsel ve
toplumsal olguları aşarak tüm insanlığın kabul ettiği idealleri, erdem ve ruh
güzelliklerini benimsemesine katkıda bulunur.
Bu çalışmamızda, Müslüman toplumlarla gayri müslim toplumlar arasındaki
ilişkilerden bahsedilecektir. Ancak bugün Müslüman toplumların her biri ayrı bir
ulus-devlettir. Kur’an’da ise, genel olarak Müslim-gayri müslim toplumlararası
ilişkilerin gündeme getirilmesi bizi bu yöne sevk etmiştir.
Çalışmamız temel referans ve çıkış kaynağı olan Kur’an ile sınırlı bir
açılımdır. Bu nedenle onun toplumlar arası hayata bakışını ve belirlediği ilke ve
esasları tespit etme çabasında olacağımızı hatırlatmak isteriz.