Kur’ân-ı Kerîm, sosyoloji ilmi açısından bahsedilen tabiî ve idealist sosyal gruplardan bahsetmekte, fakat insanları idealist gruplara yöneltmektedir. Bu doğrultuda onlara rehberlik etmektedir. Bu makalede, Kur’ân’da yer alan sosyal gruplardan; ümmet, millet, karn, ehil, kabile, aşiret ve ashâb gibi belli başlıcaları sosyolojinin tiplerine aktarılmaksızın veya onlarla mukayese edilmeksizin niceliksel olarak büyükten küçüğe doğru irdelenmektedir. Kur’ân’ın toplumun kabilelere ve şubelere ayrılmasının “teârüf” için olduğunu özellikle vurgulaması, toplumun benzer yönleri ve taraflarının yanında farklı yönlerinin ve taraflarının da bulunduğunu göstermektedir. Değer unsuru olarak kabile veya bir kabileye mensubiyet değil, inanç ve takva esas alınmakta, kabile realitesi tanınmakla birlikte kavmiyet ve kabilecilik anlayışı reddedilmektedir.
The Holy Qur’an mentions both natural and idealistic social groups which are discussed in sociological view, but directs human being to idealistic groups. It guides them through this direction. In this article, the social groups taking place in the Qur’an are investigated according to just their quantity, from bigger to smaller, not investigated by transferring (transmitting) to known sociological types like religious community (ümmet), nation, generation (karn), people (ehil), tribe ( kabile), kindred (aşiret), companions (ashab), or by comparision with them. The Qur’an especially emphasizes that the reason for distinction of societies into tribes and branches is to get acquainted with each other and underlines the fact that there are not only common and smilar aspects and sides but also different sides. Accepting a tribe or an attiribution as worth element (component) is rejected and belief and thought of responsibility to Allah are accepted as degree of worthyness. Nonetheless, tribe is acknowledged as a reality.