Yaşamının her alanında yaşanan gelişmeler insanların daha da hızlı olmasına ve her şeyin hızla tüketilmesine neden olmaktadır. Tüketimin
hızlı olması ancak aynı hızla üretimin olmaması, tüketilenin yerine doğanın ve insanın aynı hızla yenisini koyamaması, insanları ve toplumları endişelendiren bir durum haline gelmektedir. Bu endişelerle birlikte sürdürülebilirlik kavramı önem kazanmış, gelecek nesillere daha temiz ve daha doğal bir yaşam bırakmanın amaç edinildiği felsefeler doğmuştur. Yavaş şehir hareketi de sürdürülebilirliğin esas olduğu, şehirlerin gelecek nesillere daha doğal ve daha yaşanabilir olarak kalmasını sağlayan bir felsefe olarak ortaya çıkmıştır. Yavaş şehirlerin temel amacı, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir yaşam alanı bırakmaktır. Bu amaçla kurulan yavaş şehir organizasyonu da yerel değerleri koruyan, yaşam kalitesini arttırmayı hedefleyen, sürdürülebilir kentsel gelişim modelini benimseyen ve yerel yönetimler tarafından desteklenen uluslararası bir organizasyondur. Temel amacı sürdürülebilir şehirlerin kalitesini arttırarak bu şehirlerin geleceğe kalmasını sağlamak olan yavaş şehir organizasyonu, belirli kriterler çerçevesinde şehirlere “Yavaş Şehir (Cittaslow)” unvanı vermektedir. Türkiye’de 2020 yılı itibari ile 18 ilçenin bu unvana sahip olduğu görülmektedir. Ancak Türkiye’deki yavaş şehir uygulamaları incelendiğinde, bazı noktalarda yavaş şehir felsefesi ile örtüşmeyen uygulamalara rastlanmaktadır. Yavaş şehir uygulamasının temel felsefesi sürdürülebilirlik olmasına karşın, Türkiye’de bunun bir etiket olarak kullanıldığı ve turistik çekicilik olarak sunulduğu görülmektedir. Bu çalışmanın amacı, 18 yavaş şehrin bu unvanı almadan önceki ve sonraki turizm hareketlerini incelemektir. Araştırmada veri toplama aracı olarak ikincil verilerden yararlanılmış ve yavaş şehirlerin yıllara göre istatistiksel bilgileri incelenmiştir. Bu kapsamda yavaş şehirlerin nüfusu, turist sayıları ve ortalama geceleme sayıları istatistiksel olarak ele alınmaktadır. Bu parametreler çerçevesinde ele alınan yavaş şehirlerin, özellikle uzun zamandır bu unvana sahip olanların, turist sayılarında belirgin bir artış olduğu bununla birlikte daha fazla turist ağırlayan destinasyonlar haline geldiği görülmektedir. Bu durum, yavaş şehir unvanını alan şehirlerde bu unvanın kitlesel bir turizm hareketliliğine yol açtığı kaygısını ortaya çıkarmaktadır. Araştırma sonucunda yavaş şehir felsefesini benimseyen şehirlerin yerel yönetimlerine, özellikle yerel halkın bilinçlendirilmesi konusunda ve diğer dikkat edilmesi gereken noktalar hususunda önerilerde bulunulmuştur. Bu çalışma ile yavaş şehirler istatistiksel veriler ışığında değerlendirilmiştir. Bundan sonraki araştırmacılara ise yapılabilecek farklı çalışmalara yönelik önerilerde bulunulmuştur.
Developments in every part of life cause people even faster and everything is consumed quickly. It is a situation that worries people and
societies because the consumption is fast but the production is not at the same speed, the nature and the people cannot replace the consumed
with the same speed. With these concerns, the concept of sustainability has gained importance and philosophies were born with the aim of
leaving a cleaner and more natural life for future generations. The slow city movement has emerged as a philosophy that sustainability is
essential, enabling cities to remain more natural and livable to future generations. The main purpose of slow cities is to leave a more livable
living space for future generations. The slow city organization established for this purpose is an international organization that protects local
values, aims to increase the quality of life, adopts a sustainable urban development model and is supported by local governments. The slow
city organization, whose main purpose is to increase the quality of sustainable cities and ensure that these cities remain in the future, gives
cities the title of “Slow City (Cittaslow)” within the framework of certain criteria. In 2020 the 18 districts in Turkey seems to be having this
title. However, when examining applications slow city in Turkey, at some point the application is found to not overlap with the philosophy of
slow cities. Although the basic philosophy of sustainability practices slow city in Turkey shows that it is used as a label and presented as a
tourist attraction. The aim of this study is to examine the tourism movements of 18 slow cities before and after this title. In the research,
secondary data was used as a data collection technique, and statistical data of slow cities by years were examined. In this context, the population
of slow cities, the number of tourists and the average number of overnight stays are analyzed statistically. It is observed that the slow cities,
especially those who have had this title for a long time, which are handled within the framework of these parameters, have a significant increase
in the number of tourists, however, they have become destinations that host more tourists. This situation reveal the concern that in cities that
take the slow city title, this title leads to a massive tourism mobility. As a result of the research, suggestions were made to the local
administrations of the cities that adopt the slow city philosophy, especially in raising awareness of the local people and other points of attention.
With this study, slow cities were evaluated in the light of statistical data. Suggestions for different studies that could be done were made to the
next researchers.