Abstract:
Hacı Bayram-ı Veli’nin önde gelen halifesi Akşemseddin’in, İstanbul’un fethinden sonraki süreçte Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin kabrini keşfinin hemen ardından İstanbul’u terk ettiği bilinmektedir. Kaynaklarda bunun sebebine ilişkin açık bir yorum yer almasa da Ebu’l-feth olarak anılan Fatih’in tasavvufa yönelmesi ve Akşemseddin’e mürid olma yönündeki ısrarlı taleplerinin bu ayrılıkta etkin olduğuna dair bazı ipuçları bulmak mümkündür. Ancak bu terk edişin, onun ilk “terk”i olmadığı göz önüne alındığında Akşemseddin’in İstanbul’dan ayrılışının üzerinde daha fazla düşünmek gerektiği görülecektir. Nitekim o önce Beypazarı’nı terk ederek İskilip’in ücra bir dağköyüne çekilmiş, ardından Ankara’da postnişin iken orayı da terk edip Göynük gibi küçük bir beldeye yerleşmiştir. Bu terklerde, aynı zamanda bir tabib olan Akşemseddin’den halkın ısrarlı şifâ taleplerinin etkin rol oynadığı düşünülebilir. Enîsî’nin aktardığı şu ifade bunu desteklemektedir: “Halk etraftan gelip emrâz-ı bedeniyyeden sorarlardı. Çün ki halk dağıldı, Akşemseddîn eyitti: ‘Acebdir hiçbir gönlüm ağrır der kimse yoktur.” Buradan anlaşıldığı kadarıyla Akşemseddin mânevî taleplerin daha fazla olmasını arzu etmekte, maddî taleplerden bunalmaktadır. İstanbul’un fethi sürecinde de benzer bir maddî talep baskısı dikkati çekmektedir. Önce fethin müyesser olup olmayacağının keşfedilmesi baskısı, ardından kuşatma esnasında yaşanan motivasyon bozuklukları üzerine fetih gününün net olarak keşfedilmesi yönündeki baskı, üç keşişin uçması üzerine Akşemseddin’in de uçması yönündeki baskı ve nihayet Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin kabrinin keşfi yönündeki maddî baskılar Akşemseddin’i bunaltmış, İstanbul’u terk ederek Göynük’e dönmüştür. İstanbul’dan çıkınca öylesine rahatlamıştır ki “Bahri tecavüz eylediğim zamanda kalbim nûrla doldu. Kostantiniyye’de keferenin zulmetinden ilhâmâtım fâsid olmuştu”, demiştir. Bu çalışmada Akşemseddin’in İstanbul’u terk etmesinin muhtemel mânevî sebepleri üzerinde durulacak; kendi eserleri ve ilgili menakıbname ve tarih kaynaklarından terkin sebepleri üzerine bazı ipuçları sunulmaktadır.