Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaklaşık 500 milyon Müslüman azınlık olarak yaşamaktadır. Bu rakam, toplam Müslüman nüfusun üçte birine karşılık gelmektedir. Bunların bir kısmı yerli halk, diğer kısmı ise göçmendir. Çözmek zorunda oldukları sorunlar
çeşitlilik gösterse de, dinsel kimlik sorunu hepsinde ortaktır. Ev sahibi toplumların seküler dünya görüşü özellikle gençlerin dine bakışını etkilemektedir. Buna ilaveten, bilinçli
olarak yürütülen asimilasyon politikaları, azınlıkların kendi geleneklerini bırakıp çoğun luğun yaşam tarzını benimsemelerine neden olmaktadır. Geçen yüzyılın son çeyreğinde kurumsallaşan fıkhu’l-ekalliyyât ise, İslam ülkesi dışında yaşayan Müslümanların başta asimilasyon olmak üzere her türlü sorunlarıyla ilgilenen özgün bir disiplindir. Söz konusu disiplin, resmi ve gayri resmi kuruluşların düzenlediği kongre ve sempozyumların bir ürünüdür. Metodolojik bakımdan seçici bir ictihad tekniği kullanmaktadır. Haramlara meşru alternatifler geliştirmektedir. İslam’ın evrenselliğinin güvencesi olan mekâsıd yorumundan yararlanmaktadır. Hukukun tümevarım yoluyla elde ettiği kurallara (kavâid-i külliye) müracaat etmektedir. Dinî normların değer sırasına bakarak hangisinin önceleneceğine yönelik önerilerde bulunmaktadır. Başlıca amacı ise, gayrimüslim toplumlarla beraber yaşayan Müslüman azınlığın fıkhî problemlerine cevap aramaktır. Bunu yaparken de Müslümanların diğer milletlerle ayrıştığı noktalara dikkat çekmektedir. İslami sabitelerinden ayrılmadan kültürler arası eylem, söylem ve mefkûre farklılığına vurgu yapmaktadır. İşte fıkhu’l-ekalliyyâtın en önemli işlevi de burada tebellür etmektedir. Çünkü ayırım ve farklılık, kimliğin vazgeçilmez öğeleridir. Farklılıklar ya da
‚biz ve öteki‛ ayırımı olmasaydı, kimlik çeşitliliği ve sağlamlığı da olmazdı.
Approximately 500 million Muslims in various countries of the world live as
minorities. This figure corresponds to one-third of the total Muslim population. Some of
them are indigenous people, others are immigrants. Although the problems they have to
solve vary, the problem of religious identity is common to all. The secular world view of
host societies is particularly affecting young people’s view of Islam. In addition, conscious assimilation policies cause minorities to abandon their own traditions and adopt
the lifestyle of the majority. Fiqh Al-Aqalliyat that institutionalized in the last quarter of
last century, is a unique discipline interested in all the problems of Muslims living outside the Islamic country, especially assimilation. This discipline is a product of congresses and symposiums organized by official and informal institutions. Methodologically, it
uses a selective ijtihad technique and develops legitimate alternatives to Harams. It benefits from the maqasid comment which is the assurance of the universality of Islam and
applies to the legal rules (el-qawa’id al-kulliyyah) obtained through induction. It gives
suggestions for which to prioritize by looking at the priority of religious norms. The
main aim is to seek answers to the fiqh problems of the Muslim minority living with
non-Muslim societies. In doing so, attracts attention to points separating Muslims from
other nations. It emphasizes the difference of intercultural actions, discourses and ideals
without leaving the Islamic heritage. The most important function of fiqh al-aqalliyat is
also emerged here. Because separation and difference are indispensable elements of
identity. Without the differences or the ‚we and the other‛ distinction, there would be
no identity diversity and identity solidity.