Abstract:
‘Her çocuk, fıtrat üzere doğar; sonra onu ana-babası Yahudileştirir, Hıristiyanlaştırır veya Mecusîleştirir’ hadisi, temel İslam bilimlerinde ‘fıtrat hadisi’ olarak bilinir. İslami literatürde, geçmişten günümüze, bu hadis hakkında çeşitli görüşler ortaya konmuştur. Fıtrat hadisinin, klasik hadis literatüründeki kaynakları ve hadis imamlarının bu hadise bakışları açısından daha çok ‘Çocuğun ölmesi halinde dinî ve hukukî durumunun ne olacağı?’ sorusu üzerinde durulmuştur. Ancak hadis bilginleri ve bazı interdisipliner İslam âlimleri, fıtrat’ın ‘insanlığın ortak dinî temeli’ olduğuna inanmaktadırlar. Bu görüşe bağlı olarak biz, fıtrat hadisi’nin Osmanlı’daki ‘devşirme’ hadisesiyle örtüştüğünü düşünüyoruz. Devşirme sisteminin, tarihi bir olgu olarak, Osmanlı’da gerçekleşen halini ele almak istiyoruz. Bu haliyle Osmanlı Devleti bu olguyu sistemleştirip kanun, tüzük ve yönetmeliği olan bir sistem haline koymadan önce dini yönünü hesaba kattığını; bu hadisteki ‘fıtrat gerçeği’nden hareket etmiş olabileceğini; güçlü kaslar ve çalışkan beyinler sayesinde özelde devletine genelde insanlığa hizmet ettiğini var sayıyoruz. O günün dünya devleti olan Osmanlı’dan bugünün dünya devleti ABD’ye baktığımızda, yöntem farklı olsa da, birtakım paralellikler görmekteyiz. Farklı asırlarda, değişik coğrafyalarda, birbirine benzemeyen iki büyük medeniyetin ortaya koyduğu uygulamadaki benzerlik ve ulaştığı ortak nokta, eğitimin, başat belirleyici olduğu gerçeğidir. Bu makalenin amacı, sadece tarihî bir fenomeni dile getirmek değil; fıtratın anlamını, geçerliliğini bu tarihî olgudan hareketle yinelemektir. Makalemizde bu konuyu fıtrat yani insanın değişmeyen varlık yapısı ve eğitim-kültürün bu yapıya etkisini ‘devşirme’ olgusuyla birlikte ele aldı