Abstract:
“Değişmeyen tek şey, değişimdir” sözü sosyolojik bir gerçeği yansıtmaktadır. İslam, yaşayan bir topluma gelmiş, kısa sürede toplum hayatında önemli değişiklikler gerçekleştirmiştir. Ancak değişimin kuralları gereği oluşan geleneğin yerinde sayma, ileriye veya geriye doğru gitme imkânı da bulunmaktadır. Cahiliye sonrası, toplumda durumu düzeltilmeye çalışılan kadın, köle vb. zayıf kesimlerin, Kur’an ve Sünnetle geldikleri yerin ‘vahyin son noktası olduğu’ düşünülmüş; ‘Rasûlullah’ın (s.a.s.) yapmadığını yapmama’ düşüncesinin aşılamadığını düşünüyoruz. Hz. Peygamber zamanında, kadınlar adına kazanılan bazı haklar, ya yerinde saymış ya da kaybedilmiştir. Kadınların toplum içinden geriye çekilmeleri konusunda erkek egemen toplum, ‘fitne’ kavramını bahane etmiştir. Aslında bu atılımların hedefe ulaşması istenmesine rağmen, yerinde sayma ve geriye gitme şeklindeki tarihî uygulamalar, daha sonra İslam’a mal edilmiştir. Nebi’nin (s.a.s.) “Kadınlarınızın geceleyin camiye gitmelerine izin verin” sözü bir vakıa iken, Sahabe kuşağının hemen ardından “Vallahi, onlara engel olacağız; yoksa bunu istismar ederler” diyen tabiûn kuşağından bazıları gelmiştir. Baba-oğul kuşağında gerçekleşen bu durum göz önüne alınınca, kadınların gece camiye gitmesi, köleliğin devamı, evlilikte denklik vb. konularda ‘eksen sapması’ olabileceği akla gelmektedir. Biz, “Kadınlarınızın geceleyin camiye gitmelerine engel olmayın” buyruğuna karşın daha tabiûn kuşağında buna engel olunmasının ‘sünnetten sapma örneği’ sayılıp/sayılmayacağı konusunu incelemek istiyoruz.